Sözlük Üzerine

 Terim ve nitelikleri

Bir dilin sözvarlığı içinde bilim, teknik, sanat, spor gibi değişik alanlarla ilgili özel kavramları karşılamak üzere kullanılan sözcüklere terimadı verilir. Kimi zaman eriyik, dolgu, açı gibi tek bir sözcükten, kimi zaman içbükey gibi, bilgisayar gibi bileşik sözcüklerden oluşan terimler, kimi zaman da katma değer vergisien az çaba yasası gibi içinde birkaç sözcük barındıran öbekler biçiminde olabilir.

Terimlerin gönderimde bulundukları anlamlar, evrensel nitelikteki kavramların karşılıkları oldukları için kendi alanlarının çerçevesiyle sınırlıdır ve değişemez. Ancak, kimi zaman terimlerin gönderimde bulunduğu nesne ya da kavramların günlük kullanıma girmesiyle alan terimi, genel dilin bir öğesi konumuna da geçebilir. Telefon, bilgisayar, enflasyon terimleri bugün genel dilin de sözvarlığı içinde yer almaktadır.

Terim yapma yöntemleri

Terimleri Türkçeleştirme ve yeni terimler yapma yollarını ararken zorunluluk olmadıkça çeviri yoluna gitmemek, dilin kendi olanaklarından yararlanmak temel ilke olmalıdır.

 1.      Türetme

Ad ve eylem köklerine, gövdelerine yapım ekleri getirerek yeni sözcükler türetilebilir..Türetilmiş olan terimin Türkçenin yapısına, sözdizimine uygun olması, söyleyiş yönünden akıcı olması ve önerilen kavramı tam karşılaması gerekir.

Örnek:

bakışım (Alm. Symmetrie, f, Ebenmaß, n; Fr. symétrie, f; İng. symmetry; esk. tenazur) 1. mim. Eksen olarak alınan bir doğrudan, benzeş noktaları karşılıklı olarak aynı uzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre olan durumu. 2. sant. Bir biçimin ya da sanat yapıtının değişik öğelerinin bir eksenin her iki yanında da aynı biçimde dağılımı.

imgecilik (Alm. Imagismus, m; Fr. imagisme, m; İng. imagism) yazb. 20. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan, duyguları, kesin ve açık imgelerle anlatmayı savunan şiir akımı.

kalıntı (Alm. Residuum, n; Fr. survivance, f; İng. residual) 1. insb. Değişen tarihsel ve toplumsal etkilere karşı büyük bir direnç göstererek geçmişteki köken, olgu, özellik ve görünümleri bakımından çok az değişikliğe uğramış olan ve bulundukları toplumsal ve kültürel örüntü içinde değişik bir örüntüyle ilişkili oldukları görülebilen kültür ürünleri. 2. ist .Bir tepki değişkeninin gözlenen, ölçülen değeriyle belli bir model aracılığıyla kestirilen, kuramsal değeri arasındaki ayrım.

2.      Birleştirme

Dildeyeni bir kavramı karşılamak üzere iki ya da daha çok sözcüğün bir araya getirilmesiyle yeni terim oluşturulabilir.

Örnek:

altyüklenici (Alm. Subunternehmer, m, Nachunternehmer, m; Fr. sous-traitant, m, tâcheron, m; İng. subcontractor) huk. işl. kentb. Bir işi yapmayı üstlenen yükleniciden iş alan, işin bir bölümünü onun adına yapan küçük yüklenici, altüstlenici.

içgörü (Alm. Einsicht, f; Fr. perspicacité, f; İng. insight) ruhb. 1. Kişinin düşünce ve davranışlarıyla bunların altında yatan bilinçli ya da bilinçdışı etmenleri tanıyabilme yetisi. 2. Kişinin kendi ruhsal durumunun, davranışlarının aksayan yönlerinin bilincinde olması.             

bilgisayar (Alm. Computer, m; Fr. ordinateur, m; İng. computer) eğitb. Belli bir izlenceye göre önceden derlenen veriler üzerinde matematiksel yöntemlerle ayırıcı, birleştirici ve karşılaştırıcı işlemler yapan, sonuçları yazılı, sesli ya da görüntülü olarak bildiren ve eğitim araştırmalarında sık sık yararlanılan elektronik aygıt.

3.      Öbek Oluşturma

Dildeki bir kavram,  birden çok sözcükten oluşan bir öbek ile karşılanabilir..

Örnek:

basın özgürlüğü (Alm. Pressefreiheit, f; Fr. liberté de la presse, f; İng. freedom of thepress; esk. matbuat hürriyeti) huk.Süreli ya da süresiz yayınlar yoluyla toplumun bilgi edinmesini ve kamuoyu oluşturulmasını amaçlayan bilgi, kanı ve görüş açıklama özgürlüğü.

değerlenme vergisi (Alm. Konsolidierungsüberschuss, m, Wertzuwachssteuer, f; Fr. impositionspéciale, f, impôt de plus-valuefoncière, m; İng. betternenttax) eko. huk. işl. kamy. kentb. Kamu kuruluşları ile belediyelerin gerçekleştirdikleri bayındırlık çalışmalarından dolayı değeri artan taşınmaz malların sahiplerinden, ortaya çıkan değer artışı üzerinden alınan para.

türe özgü davranış (Alm. art(en)spezifisches Verhalten/Benehmen; Fr. comportementpropre à uneespèce, m; İng. species specific behavior) ruhb. Belli bir türe özgü olan, öğrenilmeyen ve türün üyelerinin tümünde aynı biçimde kendini gösteren davranış yapıları

4.      Anlam Aktarımı

Genel dilde kullanılan bir sözcük, anlamlarından biriyle sınırlandırılarak terim olarak kullanılabilir.

Örnek:

boy (Alm. Klan, m, Sippe, f, Gens, f; Fr. clan, m; İng. clan, gens, lineage) 1. insb. topb. Bağlı oldukları ata soyuyla birlikte aynı varsayımsal atadan türediklerine inanan, birbirlerini kandaş akraba sayan, bu nedenle genellikle aralarında evlenmeyip dışevlilik yapan, bütün toplumsal ve ekonomik ilişkilerini ataerki ve anaerki kurallarına göre düzenleyen bireylerin oluşturduğu, dayanışması yüksek topluluk. 2. yazb. Halk öykülerinin değişik söylenişlerinden her biri.

çanak (Alm. Wanne, f; Fr. cuvette, f; İng. basin) coğ. Çevresine göre çukurda kalan alan.

taşlamayazb. Halk Yazınında bir kişiyi, durumu, olayı acı, iğneleyici, alaycı bir dille yermek amacıyla yazılan biçimsel yönden koşmaya benzeyen şiir.